Covid-19'dan sonra

 İnsanlık tarihi doğal felaketler, salgınlar ile sürekli karşılaşmıştır. Bunun en fazla can alıcı olanı birinci dünya savaşı ortaya çıkan İspanyol Gribi' dir. 50 milyon insanın hayatını kaybetmesine sebep olmuş ve yaşamın her alanını etkilemiştir. Ulaşım ağı günümüz kadar yaygın olmamasından dolayı birçok yere ulaşamamıştır. Fakat insanlar yine de tebrirlerini almış, toplanmalar yasaklanmış, bölgelere giriş çıkışlar durdurulmuş, okullar kapatılmıştır. Maalesef elverişsiz sağlık koşulları ve beslenme yetersizliği ile bağışılıklık sisteminin zayıflamasından dolayı insanlar üzerinde olumsuz etki yapmış ve bir çok doktora göre tarihin en büyük tıbbı katliamı yaşanmıştır.

Günümüze baktığımızda Covid-19 etkisi bu seviyelere ulaşmadı. Yüz sene sonra ortaya çıkan bu salgında aynı sonuçlar ile karşılaşılması beklenemez. Sağlık sistemi ve beslenme kaynaklarındaki artış bu olumsuz etkiyi bir ölçüde azalttı. Sonuçta bundan yüz sene sonra ortaya çıkabilecek salgının da Covid-19 dan daha az etkisi olacağını düşünebiliriz. Fakat geçmişten ders çıkaramayan bazı otoriteler idari konularda sınıfta kalarak salgının etkisini kendi elleri ile arttırdı. Yüz sene önce alınan önlemler günümüzde geç alınarak insanların hayatları riske atıldı.

Çok değil bundan 10 ve 20 sene aralıklarla Sars ve Ebola salgınlarını dünyada yaşadık. Yayılım hızı Covid-19 kadar olmadığı için dünyanın birçok yerine uğramadan teğet geçti. Fakat vaka/ölüm oranı Covid-19 dan daha yüksekti.

Toplumun da olayın ciddiyetini anlaması, tv de hergün gördüğü birisine virüsün bulaşması, komşularının hayatını kaybetmesi ile oldu. Bu durum insanların virüsü yanıbaşında hissetmelerini sağladı. Hayatımıza giren kelimeler sosyal mesafe, maske, karantina, izolasyon oldu ve neyse ki bu kelimeleri eyleme çevirerek virüsün artış hızını azalttık. Alışkanlıklarımız da değişti tabiki. Çalışma alışkanlıklarımız, alışveriş alışkanlıklarımız, yakınlar ile iletişim alışkanlıklarımız, selamlaşmalarımız değişti.

Karantina sürecinde evden çalışma uygulaması bir çok firma tarafından yapıldı. Bu süreçte adını daha önce hiç duymadığımız programları hergün kullanıp video konferanslar düzenledik. Hem de hergün görüştüğümüz kişilerle. İlk başta yadırgadık fakat daha sonra o kadar alıştık ki normal mesai saatlerimizin de üzerine çıkan bir çalışma temposunun içine girdik. Trafikte kaybedilen zamanın ne kadar gereksiz olduğu ortaya çıktı. Teknolojiyi verimli kullanarak daha verimli toplantılar gerçekleştirildi. Gerçekten onlarca yol gidip trafikte uzun süre kalıp 10 dakikalık toplantıların aslında internet ortamından yapılabileceğini çok rahat herkes gördü. Bu uygulama bundan sonra da devam edecektir. 

Üretimin değerini anladık. Marketlerdeki stok sıkıntısı, dışarı çıkma yasağı gibi bir çok engele karşı ekmeğimizi bile kendimiz yaptık. Aslında buna hazırlıklı olmalıydık. Alışveriş alışkanlıkları da değişti. İnterneti daha fazla kullanmaya başladık.
  
Bu dönemde sağlık çalışanları hariç evde çalışamayan meslek grubu genellikle el emeğine dayalı iş grubundaki ara elemanlar oldu. Bir tesisatçı, bir teknisyenin nasıl evde çalışacağını düşünebiliriz. Bu bilim kurgu filmlerine bile şuanda aykırı bir durum.

Elbet bu dönemde geçecek çok daha büyük salgınlar da olduğu gibi. Fakat hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Şu anki teknolojik gelişmeler, imkanlar bu seneryoyu daha da destekliyor.

Bu yaşanmışlıkların aksine kısa dönemde bilim kurgu filmlerindeki gibi bir hayatın olacağını sanmıyorum. İnsan sosyal bir varlık ve sosyalleşmeyi hayatın her alanında ister. Bu sosyallik bir süre ''tekil sosyallik'' olarak yaşanacak. Fakat bilim kurgu filmlerindeki ütopik dünyaya kısa dönemde ulaşmak imkansız. Bizlerin tekil sosyalliği bile çekirdek aile bazında olabilir. Avrupalıların anladığı bir kişilik sosyallik olarak algılamamak lazım.

Daha internetten alışveris oranın da bile %5 lerdeyiz. Avrupa bile %8 de. Alışveriş merkezleri açılınca hepmiz ordaki kalabalığı göreceğiz. İnsanlar sosyalleşmek için bunu yapacak.

Sadece sosyalleşirken alınacak tedbirler arttırılacak ve zorunlu hale getirilecek. Ürün veya hizmet alınımdaki rekabette artık hijyen ve sağlık  en belirleyici kriterler olacak.

Bu dönem ekonomiyi ciddi şekilde etkiledi. Birçok işyeri üretimini durdurmak veya yavaşlatmak bazı işlerleri ise kapanmak zorunda kaldı. İşsizlik oranı arttı insanlar kiralarını ödeyemedi buna bağlı olarak kiralarını alamayan insanlar kendi ödemelerini yapamadı zincirleme olaylar ekonomide daralma yaratacaktır. Bu tüm dünya için geçerlidir. Sene başında işsizlik oranı %3 olan Amerika' da şuan işsizlik oranı rekor seviye olan %14,7 oranına çıktı. Bu küreselleşen ekonomide bütün dünyanın sorunu olduğu için birlikte mücadeleden başka bir şans yok. Her ülke birbirine destek olup birlikte bu dönemi atlatmak zorunda.

Artık el emeğinin daha değerli olduğu, insan ihtiyacını minimize edecek teknolojilerin iş hayatına gireceği bir dünya bizi bekliyor. Fakat bu kadar insana istihdam oluşturması için devletlerin iş alanları yaratması gerekli. Bütün sanayi devrimlerini kaçırmış bir ülke olarak sıradaki sanayi devrimini kaçırmamız ekonomimizi uzun vadede olumsuz etkileyecek. Bu nedenle betona yapılan yatırımdan vazgeçip, özellikle ara eleman verimini artıracak, insan yatırımı ve teknolojik atılımlara ihtiyacımız var.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Başlangıç

Gelir Adaletsizliği